26 Tem 2009

Doğu Karadeniz-2

Ayder yaylasından kahvaltıdan sonra ayrıldık. Yol boyu gelirken uğrayamadığımız yerlere uğrayarak Uzungöl'e gitmeye karar verdik.
Öncelikle Rize'de mola verdik. Rize'de Çaykur fabrikasını gezebilirsiniz, biz vakit sınırlı olduğundan Rize Çaykur mağazasını gezdik. İstanbul'da bulamayacağınız birçok çay çeşidi bu mağazalarda mevcut. Hem daha ucuza almanız da mümkün.
Karadenizden giderken en iyi hediyelik eşyanın çay olduğuna karar vererek değişik değişik çayları ailemize ve sevdiklerimize aldık. (Bu arada çaykurun naneli yeşil çayına bayıldık. Bir de Ovit yaylası Earl Grey'i tavsiye ederim)

Daha sonra bir çaykolik olarak Rize'de çay müzesini gezdik. Evet çayın müzesi de var :) Müzedeki görevli çayın demlenme çeşidinden , çayların farklarına , hangi çayın daha iyi olduğuna kadar bize bir dolu bilgi verdi. Artık çayı bilerek içiyoruz :)
Müze görevlisinin tavsiyesi üzerine Rize'de Ziraat (Botanik) Bahçesine çıktık. Rizenin tepesinde denizi gören bu bahçede bir dolu değişik bitkiler bulunmaktaydı. Bir de çay bahçesi. Çay bahçesinde çaylı dondurma yedik.Evet yanlış okumadınız çaylı dondurma.
Kahverengi bir dondurma , gerçi çay tadını pek alamadık ama bilemiyoruz bize öyle dediler.
Birde pençuri (adını yanlış hatırlamıyorsam) adlı mısır unuyla siyah üzümden yapılan bir tatlı yedik.
Karadenizde değişik ne tat bulduysak denediğimizden onu da denedik. Yorumu sizlere bırakıyorum ama fazla tatlı olduğunu söyleyebilirim.
Daha sonra ordan çıkarak Of'a gittik. Of benim babamın memleketi. O yüzden oraya gittiğimizde ayrı bir mutlu oldum. Babamın doğduğu köye çıkıp, muhtarıyla beraber köyü gezdik. Mısır ununa batırılmış alabalık ikram ettiler. Gerçekten daha önce böyle bir balık yememiştik.Sanırım mısır ununun katkısı çoktu.
Karadeniz'e gittiğimizde kilo alarak geldiğimizi herhalde söylememe gerek yoktur :))
Of'tan ayrıldıktan sonra akşamüstü Uzungöle devam ettik

Uzungölün manzarası çok güzeldi. Ormanın içinde göl ve cami ayrı bir ahenk içinde duruyorlar. Fakat caminin sağ tarafından itibaren taşla gölün kenarını örmeleri hoş olmamış, gölün doğallığını bozmuş.Umarım bu yanlışın çabuk farkına varırlar.
Uzungöl'de bir gece konakladık. İnan Tesislerinde konaklamadık çünkü gitmeden önce birkaç blogda tesisin çok kalabalık olduğunu, gidenlerin birşey anlamadıklarını okumuştum. Fakat etrafı gezdikten sonra konaklamanın da sakıncası olmadığını gördük. Yani orda da gayet kalabilirmişiz. Belki pazar günü olması nedeniyleydi tesis çok kalabalık değildi. Hem diğer tesislere göre bence daha profesyonellerdi. Akşam yemeğinden sonra her taraf ıssızken tesiste eğlence ve hayat vardı. Biz de çay içme bahanesiyle içeri girdik :) İçerde bir sanatçı vardı Karadeniz türküleri söylüyordu. Sonra da en sevdiğim an geldi ve muhteşem bir horon gösterisi sundular. Bizi etkilemeyi başardılar.Sonra da gece horon izlemekten memnun olarak otelimize döndük.
Ertesi gün kahvaltıdan sonra Uzungöl yoluna devam edip Bayburt'a geçmeye karar verdik.
Soğanlı dağlarının zirvelerine doğru çıkmaya başladık. Önce İspil Köyüne uğradık. Her taraf yemyeşildi. Köyün içinden dere akıyordu ve sessiz sakin bir köydü. Yazın arada bir böyle yerlere gelmeli insan.


Daha da ilerleyip Yedigölleri görüp ordan da Bayburt'a geçmeyi planlarken zirvenin orda yolumuza kar çıktı. Arabanın geçebileceği gibi erimiş bir kar olmadığından geri dönmek zorunda kaldık.

Uzungöl'den tekrar Of'a gelerek Trabzona doğru yolumuza devam ettik. Yolumuzun üzerinde Sürmene'ye uğrayarak meşhur bıçaklarına baktık. Daha sonra Trabzon'a geçtik.

Artık Trabzonun batısını gezecektik.
(Devamı Doğu Karadeniz-3)

Hiç yorum yok: