GEZI YORUMLARIM
11 Mar 2015
Abant ve Bolu Gölcük Milli Parkı
18 Tem 2013
Diyarbakır-Mardin-Midyat-Hasankeyf
Cumartesi sabahı erkenden uçakla Diyarbakır'a indik. Eşim; kayınvalidem,kızım ve beni havalimanında karşıladı..
İlk önce Tarihi Hasan Paşa Hanında kahvaltımızı yaptık.Hanın içi çok hoştu ve içeride çok güzel şallar vardı.. Biz ikinci kattaki Mustafa'nın Yerinde kahvaltımızı yaptıık.
Daha sonra Diyarbakır Ulu Camii'ni ve surları gezdik.
Daha öncelerinde Diyarbakır surların içinde kalan bir şehirmiş. Geceleri kapıları kapandığında kimse şehre giremezmiş :) Diyarbakır'daki surların içinde olan bu kapılardan Mardin yönüne bakana Mardin Kapı, Urfa yönüne bakana Urfa Kapı denirmiş.. Diğerleri Dağ Kapı(Harput Kapısı), Simar Kapı, Oğrun Kapı, Çift Kapı, Tek Kapı..
Diyarbakır'dan çıktıktan sonra Mardin'e geçtik. Mardin'de ilk önce Zinciriye Medresesini gezdik. Bu medrese 1385 yılında Melik Necmeddin İsa Bin Muzaffer Davut Bin El Melik Salih tarafından yaptırılmış. Medresenin yüksekte kurulmasının amacı, rasathane olarak kullanıldığındanmış. Ortada bulunan havuza geceleri gökyüzünün yansıması vururmuş, bu yansımalardan da yıldızlar ve gezegenler takip edilirmiş..
Buradan sonra Tarihi PTT Binasını gezdik. Şu anda bina Mardin Artuklu Üniversitesi Turizm işletmeciliği ve Otelcilik Yükselokulu Uygulama Oteli olarak kullanılıyor..Bu bina 1890 yılında Mimarbaşı Lole tarafından, Mardinin önde gelen ailelerinden Şahtanalar için yapılmış.. Geçen senelerde Sıla dizisinde Boran Ağanın ofisinin olarak kullanılmış.
Buradan sonra da Kasımiye Medresesini gezdik. Bu medrese 1469 yılında Akkoyunlu Hükümdarı Cihangir oğlu Kasım Bey tarafından yaptırılmış. İçerisinde medrese, camii ve zaviye bulunmaktaydı..
Bu sene de Cemil İpekçi tarafından burada Mardinli kadınların yaptıkları kıyafetlerin defilesi yapıldığından medresenin adından baya söz ettirildi..
Kasımiye Medresesinden sonra eşimin burada sık sık yemek yediği Vahap Usta'nın evine davetliydik.. Artık Vahap Usta ve kardeşiyle eşim burada ahbap olmuşlardı..
30 May 2011
Uçak Yolculuğu İçin..
Yolculuk öncesi hazırlıklar
1. Rezervasyon
THY ile direk İstanbul’a uçma imkanımız var. Diğer havayollarına göre pahalı olsa da gözardı edilemeyecek bir rahatlık. 11.5-12 saatte İstanbul’dayız. Ama ilk uçuşta giderken emziren bir anne olarak rezervasyon yaptığım halde yerimi değiştirip beni iki erkek arasına yerleştiren ve ikinci uçuşta yine rezervasyonumuzu önceden yaptırdığımız halde soyadlarımız farklı olduğu için beni ve anneanemi farklı yere oturtan THY’ye karşı oldukça temkinliyim. Yine yolculuk öncesi son güne kadar daha evvel yaptırmış olduğum yerlerin rezervasyonunu tekrar tekrar kontrol ettirdim. “Bir hamile, bir çocuk, bir yaşlı geliyoruz, bir yamukluk olmasın.” diye sıkı sıkı tembih ettim.
2. Yer seçimi
A. Eğer 2 yaşından küçük bebeğiniz var ise THY A-343 serisinde 10 ve 26 numaralarda bulunan bulk head denen paravan önünde yer ayırın. Yine uçuştan uzun süre evvel “bassinet” denen bebek sepetlerinden ayırtmayı ihmal etmeyin. Uçağa sıvı sokma konusunda güvenlik kıllık çıkarabileceği için kaplarınızı ve biberonlarınızı alıp süt rezerve edin. Katılara geçmişseniz bebeğiniz için kavanoz mama da isteyebilirsiniz. (Solda: geçen seneki uçuşta Kıpırcan ve komşusu basinetlerinde yatma hazırlıkları yaparken)
B. Eğer iki yaşından büyük çocuğunuz var ise A-343 te 18-19 veya 34-35 nolu sıraları tavsiye ederim. Genelde paravan önüne uzak olduğundan küçük bebeklerin ağlama seslerinden nispeten uzak oluyorsunuz. Çocuğu allem edip kallem edip uyutup da başka bebekler ağladığı için uyanırsa çok acı oluyor. Cam kenarında olması kalkışta gecikme olursa oyalamak için çok işe yarıyor. Biz 4 kişi olduğumuz halde iki cam kenarı iki orta koltuk aldık. İniş ve kalkışta uçaklarla ve kamyonlara bakarak oyalandı. Her iki kalkışta da gecikme olduğu halde idare ettik. Çocuğunuz için çocuk menüsü rezerve etmeyi unutmayın.
(Başka uçaklarla uçuyorsanız yer için seatguru.com‘u tavsiye ederim. Rezervasyon yaparken uçak modelini sorunca söylüyorlar. Eger paravan önü ayırtmayacaksanız seatguru.com‘daki yerleşim planlarından görerek yer seçmek daha sağlıklı. THY’nin uçakları için THY filo linkine bakabilirsiniz.
3. Ekipman
A. Bebeğinizi taşımak için sling veya kanguru almanızı tavsiye ederim. İmkanınız varsa gideceğiniz yerde bebek yatağı, araba koltuğu, bebek arabası gibi büyük malzemeleri aileden, otelden veya kiralık araba şirketinden ayarlayın. Yolda yanınızda taşımak zorunda kalmayın. Otelde kalacaksanız bir adet sıvı geçirmez bebek yatak örtüsü kullanışlı olabilir. Ben otelde kalacaksak genelde yastık kılıflarımızı ve bir set yüz havlusu da yanımızda götürürüm. Aksi halde Onestepahead de faydalı portatif ürünler bulabilirsiniz.
B. 2 yaşından sonra çocuğunuza ayrı koltuk alacağınız için onu oturturken araba koltuğu kullanmayı tecih edebilirsiniz. Araba koltuğunda daha rahat uyuyor olabilir. Veya yüksekte olduğu için camdan dışarısını daha rahat görüyor olabilir. Rahat oturduğu için araba koltuğunun emniyet kemeri ile daha uslu oturuyor olabilir. Bu konuda benim sahip olmadığım fakat çok tavsiye edildiğini duyduğum Sit’n Stroll Araba koltuğunu tavsiye ederim. Açılıp kapanan tekerlekleri ile uçaktan çıkıp havalanındaki işleri bitirene kadar da çok kullanışlı olduğunu duydum. 4 yaşına kadar kullanılabilen bu koltuğu kullanan birçok arkadaşım var, çok memnunlar ve parasına değdiğini söylüyorlar. Biz evde bir koltuk daha saklamaya yer olmadığından bildiğimiz araba koltuğu (convertible car seat) ile idare ettik.
C. DVD Player
2 yaşından büyük çocuklar için arkadaşlarınızdan Portatif DVD player ödünç almanızı tavsiye ederim. Biz iki hafta için yanımızda laptop taşımadık. Ancak gidiş ve dönüşte bizimle aynı uçuşta olan iyiliksever bir arkadaşımız yedek pili olan laptopu ile imdadımıza koştu. Erken davranabilirseniz eBay’de oldukça uygun fiyata açılmış ürünler de mevcut.
4. Psikolojik olarak hazırlık
Eğer çocuğunuz laftan anlayacak yaşta ise bir hafta evvelinden uçak yolculuğu yapacağınızı, uçağa binip atta gideceğiniz anlatabilirsiniz. Koltukta oturup uslu uslu oturursa çok güzel bir yere veya anneanne veya babaanneye gideceğini anlatabilirsiniz.
Uçuş günü
1. Çocuğunuzun yaşına göre bebek çantası ve el bagajı hazırlamak gerekiyor.
A. Eğer bebeğiniz var ise
• Bolca bez
• 2 takım yedek kıyafet, çorap
• Bir hırka veya sweatshirt
• Kundaklıyorsanız kundak
• Biberonlar
• Gerekiyorsa formula
• Yedek emzik
• Bolca ıslak bez
• Bir şişe tylenol
• Gerekli ilaçlar ve ilk yardım paketi
• Bir kaç diş kaşıma veya çıngırak oyuncağı
• Emzirme örtüsü
• Siyah ince bir örtü
• Alt değiştirmek için koruyucu örtü
• Bebeğiniz ağladı diye uyuz bakışlar fırlatan olursa onlara hediye edilmek üzere hediye kulak tıpası
Fazla battaniye almanıza gerek olmayabilir. THY nin yastık ve battaniyeleri çok güzel oluyor. Şirketten şirkete farklılık olabilir.
Ben şahsen 6-7 aylığa kadar bebeklerle yolculuğu daha kolay buluyorum. Emzir bassinet’e yatır, hop uyut. 6-7 aylıktan sonra etraf ilgisini çektiği için örtü ile falan kapatmak gerekiyor. Ayaklandıktan sonra biraz daha zor. 2 yaşından sonra biraz daha kolaylaşıyor.
Aklınızda bulunması gereken birşey paravan önünde bassinet’lerin üstünde TV ekranlarının olduğu. Uyuması için yatırdığınız bebeğiniz o karanlıkta hareket eden renkli ışıkla muhtemelen kendini açacak. Ondan koyu bir örtü ve belki sopamsı bir düzenek ile bassinet’in üstüne çadır perde benzeri bir örtü örtmeniz gerekebilir.
B. Eğer 1-3 yaş arası çocuğunuz var ise
• Yedek bez, pull-up (kilot bez) veya iç çamaşırı
• 1 takım yedek kıyafet, çorap
• Bir hırka veya sweatshirt
• Bardak ve/ya biberon
• Islak bez
• Bir şişe tylenol
• Gerekli ilaçlar ve ilk yardım paketi
• Emzirme örtüsü veya kendinize bolca bir hırka
• 20 kadar farklı oyun ve oyuncak
Uykuya yattığında battaniyeleri kullanarak koltukların üstünden çadır yapıp TV ve okuma ışıklarını engelleyebilirsiniz.
2. Animasyon fikirleri
• Yukarıda yazdığım gibi Portable DVD player veya DVD playerlı laptop ile çocuğunuzun sevdiği DVD en büyük kurtarıcınız olacaktır. Kıpırcan ın 12 saatlik dönüş uçusunda uçuşta sadece 2 saat uyuduğunu düşünürsek 1.5 saatten 2 pil tüketerek dvd ile oyalanmamızı sağlayan arkadaşa çok şey borçlu olduğumuzu hesaplayabiliriz.
• 2-3 adet çok sevdiği oyuncak, araba, bebek vb. Biz yanımıza ufak boylarda kapsamlı bir filo aldık: Bir otobüs, bir uçak, bir itfaiye, bir araba, bir çekici (Towmater), bir kamyon…
• Boyama kitabı ve kalemler, doodler, yapboz, bir deste oyun kartı (harfli, rakamlı, renkli, şekilli vs.), parmak kuklaları, oyun hamuru, küçük el feneri
• 4-5 adet hiç görmediği oyuncak
• 4-5 adet güzel resimli okuma kitabı (incelerden)
• Acil durumlar için gofret, cereal bar, sevdiği bisküvi veya krakerler ve de çikolata
• Geniş bir masal, şarkı ve oyun repertuarı
Bu oyuncakları ve oyunları tek tek çıkarmanız tavsiye olunur. Önce tanıdık bildik oyuncakları, yolculuğun sonuna doğru yeni hiç görmediği oyun ve oyuncakları çıkarın. Arada uçakta verilen su kaplarından, bel çantasından çıkan çekecek veya çoraplardan doğaçlama oyuncak yaratmanız gerekebilir. Ben oyun hamurlarından küçük toplar yapıp iki bardakla Kıpırcan’a verdim. O bardaktan o bardağa hamur toplarını boşaltırken 15-20 dakika kadar oyalandı. 15-20 dakika 2 yaş için çook uzun bir süre.
Bebeğiniz ve çocuğunuz ağladığından uyuz bakışlar fırlatanlar olursa hiç üstünüze alınmayın. Çocuk bu ağlar da, güler de.
Faydalı Linkler
http://www.flyingwithkids.com/http://www.travelingwithkids.com/index.php
Önemli not: Tylenol’u bebeğiniz veya çocuğunuz yolda ateşlenir veya hastalanırsa diye yanınıza diğer ilk yardım paketiniz (yara bantları, ateş ölçer derece, dezenfektan bezler vb. içeren) ile beraber alın diye yazdım. Yoksa bebek ve çocuklar yolculuklarda rahatlasın veya uyusun diye ilaç verilmesine taraftar değilim
16 May 2011
Yıldız Parkı ve Yıldız Şale..Haftasonu Bahar Geldi
Bu haftasonu ise hava bahar havası gibiydi , biz de bunu fırsat bilerek kızım, kayınvalidem, eşim, görümcem ve oğluyla (eşi ABD'de) Yıldız Parkı'na kahvaltıya gittik.. Açık havada açık büfe kahvaltımızı yapıp, epey bir oturduk..
Sonra parkta bebek arabalarıyla yürüyüş yapıp, İ.B.B'nin panolarında yazan 'Yıldız Şale'yi gezmediniz mi' yazısına uyarak, parkın içindeki sarayı gezdik..
Burası Osmanlı'nın son yıllarında, Yıldız Sarayından farklı olarak inşa ettirdiği, genelde yabancı konukların konaklaması için kullandıkları bir yermiş.. İçeri gerçekten çok şık..Perdeler ve avizelere bayıldım :) Ayrıca Cumhuriyet yıllarının en şık sobaları da burada bulunmaktaymış..
Aşağıda resmi bulunan salonda ise en büyük Hereke Halısı bulunmakta.. 706 metrekareymiş ve bu salon için özel olarak dokunmuş..
Ayrıca bu salon en son 1992 yıllarında ABD başkanı Clinton İstanbul'a geldiğinde resepsiyon verilmek için kullanılmış, sonrasında da hiç kullanılmamış..
Bu tabloda eski İstanbul'u gösteren bir tablo.. Balıkçının olduğu yer Üsküdar, karşıda Ayasofya ve Sultan Ahmet görünmekte :)
19 Oca 2011
3 Gunluk Tatil..
Pazar gunu Oylat Kaplicalarina gitmek uzere yola ciktik..
Oylat ksplicalari Inegol'un daglarinda, sehre gore daha soguk, havasi temiz , suyu ise guzel bir yer.. Yolda İnegol Koftecisinde mola vererek oglen yemeklerimizi yedikten sonra oglen 2 gibi vardik otele..
Kizimizin evden graco park yatagini da getirmis oldugumuzdan ilk is olarak onu kurduk.. Bu yatak sayesinde hic yatacak yer sorunumuz olmuyor.. Daha sonra da odanin kuvetinde kaplica suyuyla kizimizi bir guzel yikadik .. Cok hosuna gitmis olmali ki banyodan sonra epey uyudu.. Ben de o uyurken kizimizi babasina birakip asagidaki havuza girdim..
Gecen sene geldigimizde İYE olurum korkusuyla girmemistim.. Havuzu gayet temizdi, kurnalarinda guzelce yijandiktan sonra da kese attirip odamiza ciktik.. Sonra da yemek saati oldugundan yemegimizi yedik..
Kalabalik yerlerde ozellikle insan icine girmemeye calisiyoruz ki kizimiz mikrop almasin o yuzden salonun hep en uc kosesinde oturan bizdik :)
ertesi gun kahvaltidan sonra kizimizi guzelce giydirip, atki bere ve eldivenini taktiktan sonra babasinin kucagina takili tasima aletiyle etrafi gezdik.. Yore kadinlarinin yaptigi eriste, kavrulmus findik ve kiraz kurusunu aldiktan sonra odamiza geri donduk..
Kaplicaya gelmisken kizimizi yine odada dus aldirip uyuttuk.. Bu arada kaplica suyu ve buranin havasi insani gercekten degisik yapiyor.. Kizimiz uyuyunca da yine havuza indim bu seferde vucut masaji yaptirdim.. O kadar guzeldi ki insan mayisip kaliyor valla :) Benden sonra da esim gitti banyolara ve kese attirdi..
Ertesi gun yani sali gunu otelden ayrilarak Bursaya dogru yola ciktik.. Bursada her sene yaptigimiz gibi Bursa İskendercisinde iskender yedikten sonra Uludaga ciktik arabayla.. Yollar acik oldugundan zincirsiz bir sekilde ciktik daga.. Dagda kizimizi yine sarip sarmalayip babasindaki tasima kucagina takarak kafelerden birinde oturup etrafi seyrettik, birseyler ictik ;)
Maceraci anne baba olunca teleferige binmemek olmaz diyerek ucumuz birden teleferige bindik.. Hava cok soguktu, gerci seni iyice sarmistik ama donuste ruzgar bize dogru olunca biraz agladin.. Meger uykun gelmis ondanmis aglaman.. Bizde usudun sanmistik.. Sonra da tekrat bursaya donduk.. Bursadayken mudanyadan ido ile mi donsek yoksa arabali vapurla mi diye dusunurken korka korka idoyu sectik.. Korkmamizin nedeni ido'da araba durmak yasak salonda oturmak gerekiyor ki bu da senin bircok mikroba maruz kalman demek oluyordu.. Neyseki bize verilen yere degil de arkada masali bir yerde oturduk ki orasi daha bostu..
Umarim hasta olmazsin ;)
12 Kas 2010
Bebeğimizle İlk Uçak Yolculuğumuz
Yolculuk yaklaşık 11 saat sürdü..
11 Ekim günü saat 10.30 gibi bindik uçağa. Açıkçası biraz tedirgindim yani kızımız tüm yolculuk boyunca ağlarsa, yerinde durmazsa diye düşünüp durdum ki çok şükür öyle olmadı..
Önce kızımızın 6-7 çeşit kıyafetinin, bol bol bebek bezi, alt silme ıslak mendillerinin, battaniyelerinin, emzirme önlüğünün, alt değiştirirken tuvalette altına sereceğim örtünün olduğu bir bavul hazırladım ve onu uçakta yanımıza aldım..Tabii uçakta üstümüze kusma riskine karşı da kendimize 2 çeşit yedek kıyafet aldım..
Uçağa binmeden önce de İş Bankası'nın müşterilerine özel bekleme yerinde önce biraz kahvaltı yapıp, kızımızı emzirip, altını değiştirdim.. Böylece kızımızı uçağa tam olarak hazırlamış oldum..
Uçağa bindiğimizde ise 2. kısmın en önündeydik çünkü uçak biletlerini satın aldıktan hemen sonra THY yetkililerini arayıp bebek yatağı için rezervasyon yaptırmıştık. Hatta emin olmak için daha sonralarında birkaç kez daha aramıştık ki uçuş günü sorun olmasındı. Bebek yatağını hostesler önümüzdeki duvara uçak havalandıktan sonra takıp, inmeye yakın yerinden çıkarıyorlar. Zaten kalkışta ve inişte bebeklere özel ek kemerle bebeğimiz kucağımıza bağlanıyor.
Neyse yerlerimize oturduğumuzda hemen yanımda bir Amerikalı adam vardı.. Kızımızı görünce adamın resmen yüzü düştü :) Eyvah, tüm uçuş boyunca uyayamayacağız der gibiydi yüzü ki zaten sonra hostese böylesinden bir laf etti.. Ben tabii çok gıcık oldum adama.. Herkesin uçağa binme hakkı var, sana mı soracaktım be adam :)
Uçak kalkarken kızımızın kulağında basınç dengelensin diye emzirme önlüğümü taktım ve kızımızı emzirdim, inerken de öyle yaptım.. Sonrasında hostesler bebek yatağını koydu da kızımızı yatağının içine koyduk. Bu arada uçağın içi soğuk olduğundan bebekleri iyi giydirmek gerekiyor ki rahat uyuyabilsinler.
Böylece bindik uçağa.. Neyse ki sabah saatleriydi ve kızımızın koliğine daha 8 saat vardı. Kızımız yol boyunca genelde uyudu ama inmeye son üç saat kala başladı kolik ağlamaları.. Tabii bizim içinde zor anları.. Son üç saat, yemek dağıtımının olduğu, insanların uyanık olduğu vakitlerdi de kimse rahatsız olmadı :) Tabii kızımızı susturmak için eşim, kucağında bebek, bebeğin yüzü yere bakacak şekilde uçağın içinde yürüdü durdu, insanlarda epey acıdı tabii ona :) Gerçi sağolsun eşim hiç şikayetçi olmadı bu durumdan, kızımız da o pozisyonda epey sakindi :)
Böylelikle geçti yolculuğumuz.. İnerken birçok insan '' good baby'' diyerek kızımızı övdü.. İyi durdu ,aferin vs tarzında sözler söylediler..Hatta yanımdaki Amerikalı bile hayran kaldı kızımıza :) Maşallah :)
Dönüş yolculuğumuz ise 22 Ekim günü saat 20.00'deydi..
Kızımız Chicago'ya gittikten sonra jet-lag olduğundan ve saat düzeni şaştığından kolik saatleri oranın akşamüstlerine rast geldi..Yani akşamüstü saat 3-4 gibi başlayan ve akşam 8-9 gibi biten ağlamalar.. Ama çok şükür ki oranın düzenine hemen alıştı da saat 9'dan sonra derin uykuya geçip sabah 6 gibi uyandı..Zaten biz de jet-lag olduğumuzdan bu saatlerde uyuyup-uyanıyorduk.. Yani uyku konusunda hiç zorlanmadık :)
Neyse bindikten sonra çok şükür ki kızımız hiç ağlamadı..Hatta tüm yolculuk boyunca uyudu, uyandı, güldü vs.. Gidişten daha rahat bile geçti yolculuğumuz..
Yine inerken yolcular kızımıza övgüler yağdırdı.. Hatta bir tanesi ben böyle bebek görmedim vs dedi :))
9 Kas 2010
Bebeğimiz Doğdu, Onu Getiren Leyleğin Peşinde Geziyoruz Biz de :)))
Daha beş günlükken kızımızı CTF Sağlam Çocuk polikliğine götürdük.. Orada boy-kilo takibi yapıldı. Tabii doğumuna göre biraz kilo vermişti (fizyolojik olarak normal) 3,550 kg'dan 3,480 kg'a düşmüş.. Boyu doğumuyla aynıydı.
Daha sonrasında 8.gün annemle beraber Üsküdar'daki Fethi Paşa korusuna gittik. Orada ablamla oturup öğlen yemeğimizi yedikten sonra annemle diyetisyene gittik. Yani doğumdan hemen sonra diyetisyene gitmiş oldum..Aldığım 34 kiloyu vermeliydim :))
11 Ağustos'ta da Ramazan başladı (doğumun 10.günü) Hemen hemen her akşam kızımız, annem ve babamla beraber evimizin oradaki vadide yürüyüşler yaptık.(eşim mecburi hizmetten dolayı Mardin'deydi) Bazen yürüyüş yapmak çok zor oluyordu çünkü kızımızın kolik sancısı tutuyordu ,bazen de tüm yürüyüş boyunca uyuyordu. Ağlama krizi başlayınca apar topar, elimde kızımız eve dönüyordum tabii :) Ama benim için de hava almak iyi oluyordu..
Yine Ramazan'da bir pazar günü kızımız ve eşimle Yıldız Parkı'na yürüyüş yapmaya gittik. Ramazan olduğu için eşim birşey yiyemiyordu o yüzden oradaki sıralarda oturup gazete okuduk...
Ramazan sonunda yani Ramazan Bayramında ise Saroz'a gittik. Biz pazartesiden annemle beraber gittik, eşim ve babam da arefe gününden oraya geldiler.. Saroz çok güzel geçti. O yaz denize hiç girememiştim (ilk defa denize girmediğim bir yaz olacaktı benim için ki yaz tatili denizsiz olmaz) orada denize girdim.
Bu arada kızımızın kırkı Saroz'da bayramın üçüncü günü çıktı :)
Bunun dışında da hemen hemen her hafta sonu evden çıktık .. Ama dikkat ettiğimiz şey şuydu ki, kapalı ortamlara girmedik. Çünkü kızımızın aşıları yoktu ve kapalı ortamlarda mikroplar çok fazlaydı.. O yüzden hep açık havalarda gezdik :) Sonuç olarak bebeklerin, türlü ortamlara girerek bağışıklıklarını güçlendirmeleri ve açık havalara alışmaları gerektiğini düşünenlerdenim.. Evde sürekli steril ortamlarda büyümesini istemem ki zaten ben böyle bebek büyütemem herhalde :))
30 Eki 2010
Jet-laglı Bir Bebek :)
9 Nis 2010
Oylat Kaplıcaları- Bursa
Konya’dan sonra Eskişehir üzerinden İnegöl Oylat kaplıcalarına geçtik..
Bu arada Gezi Türkiye kitabından bloğumda daha önce bahsetmiştim.. Kesinlikle tavsiye edebileceğim rehber bir kitap...Konya’yı, Safranbolu ve Nevşehir’i gezerken bu kitaptan çok fazla yararlandık ve çok memnun kaldık diyebilirim. Daha once de bu kitapla Doğu Karadeniz’i gezdiğimizi anlatmıştım. Kitapta ayrıca illerin meşhur özelliklerini bulmak da mümkün.. Konya'dan Oylata giderken yol üzerinde Eskişehir’den geçeceğimizden Eskisehir'in çiğ böreğinin meşhur olduğu bu kitapta yazdığından biz de molamızı burada verdik..Sonra da yolumuza devam ettik..
Oylat Kaplıcaları, İnegöl'de ormanın içinde şehirden uzak ,sessiz ,sakin güzel bir tesis.. Bir kaç tane otelden size Yeni Çağlayan Oteli tavsiye edebilirim..Hem odaları çok temiz hem de vadiye bakan odalarıyla tam kafa dinlemelik bir yer.. Ben açıkçası sıcak suyu çok seven biri olduğumdan kaplıcaları hep tercih etmişimdir, yoksa bunun yaşla alakası olmadığını düşünmekteyim :)Yani illa kaplıcalara yaşlılar gider, diye düşünenleri bu yüzden anlamıyorum :) Seven herkes gidebilirim bence :)
Otelin en altında özel aile banyoları, saunalar ve bayan-erkek ayrı havuzlar ve kurnalar var.. İsterseniz aile banyasunda eşinizle özel yada genel havuzda eşinizden ayrı (bayanlarla beraber) termal suyu kullanabilirsiniz.. Ayrıca da çok güzel kese atıyorlar diyebilirim :))
Bizim için burada geçirdiğimiz üç gün tam kafa dinlemelikti.. Sabah kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra, bir saat yürüyüş yapıp (yürürken mola vererek çayımızı da içtik) sonra da eşimle odamıza gelip akşama kadar vadiye yani ormana bakan odamızdaki balkonda kitap okuduk.. Tabii arada otelin alt katındaki termal sulardan da faydalandık..
Bizim için çok dinlendirici oldu diyebilirim, bence arada bir şehir koşturmasından böyle uzaklaşmak gerekiyor..
Oylat'dan ayrıldıktan sonra da Bursa'da bir gece kalarak her sene gittiğimiz havlucuya gittik.. Bursa'da Ulucami'nin yanında havlucuların ve ev eşyalarının satıldığı bir sürü toptancı ve perakende dükkanları var.. En iyi kalitedeki havluları çok uygun fiyata burda bulmak mümkün oluyor.. Biz de eşimle her geldiğimizde mutlaka buraya, buradan da yine Atatürk Caddesindeki (Ulucami'nin sağ tarafına düşüyor) Bursa İskendercisine uğrarız..
Bursa İskendercisinin önünde, her gittiğimizde kuyruklar olsa da bu lezzeti tatmadan buradan ayrılmayın derim.. Çünkü buranın sahiplerinin dedesi ilk iskender yemeğini bulan kişi :))
Daha sonra da Bursa'dan da ayrılıp evimize geri geldik..
Konya
Kapadokya
Derinkuyu Yeraltı Şehrinden sonra da bölgeden ayrıldık ve Konya'ya geçtik.